23 Mayıs 2016 Pazartesi

Sarı Işıklı Fabrika

Her gece yoluma çıkan
Sarı ışıklı fabrika
Başka bir dünyadan gelip
Tam da oraya konmuşçasına
Varolmayan ülkenin
Gece güneşini getiriyorsun bana

Sarı ışıklı fabrika
Sana baktıkça içimde
Atlar koşmaya başlar
İçime yetişemem
Dışımda
Kurmaktan bıktığım hayaller
Kurar gibi bir saati
Ömrümü adım adım dişler

Sarı ışıklı fabrika
Seni hatırlatır
Bembeyaz teninin üzerinde
Bir yıldız haritası olan
İrili ufaklı benlerin
Sarı ışıklı fabrikanın ışıkları gibi
Karartır gezegenimi
Çünkü sarı ışıklı fabrika
Geceleri ortaya çıkar yalnızca
Yıldız haritası
İçimdeki bakış
Tavukkarası

Senden umudum var çocuk
Sarı ışıklı fabrikaya gitmeyeceğim
Merdivenlerini çıkmayacağım
-O geniş metal kapının üzerindeki
Demeyeceğim
-Ya o iki kule arasındaki dar geçit
Çünkü senin sarı ışıklı saçların var
Çünkü sarı ışıklı

Sensiz bir dünya nasıl olurdu
Bilemem
Geceler olmazdı
Gündüzün sıcağında kaybolurdum
Güneşin  sarı ışıkları alırdı gözümü
Alınterimde boğulurdum
Enseme binerdi şeytanlar
Karabasanlar içimde
Kavurucu bir iklim
Sen olmasan
Son savaşımı da kaybederdim
Çünkü her insan savaşmaktır biraz
Yok değil
Sen olmasan barışmak olmazdı biraz
Oysa bize güzel bir bahar akşamı
Yok değil
Ağaçları kökünden söken bir fırtına
Çünkü her ağaç bağlanmaktır biraz
Sen olmasan sarı ışıklı fabrika
Gençliğimin kuraklığına uyanırdım

Sarı ışıklı fabrikada
Atlarım dinlenir
Terleri silinir orada
Yeleleri örülür
Çünkü iyileştirir sarı ışıklı fabrika
Diyorum ki
Sarı ışıklı fabrikaya
Hiç gitmesem
Hiç görmesem onu
Diyorum ki
Benim mevsimim sensin
Beni açtıran
Beni solduran
Kurutan ve yeniden dirilten
Sarı ışıklı saçların
Beni ömrüme bağlayan
Bundan başka her şey
Yalnızca dörtnala koşan
Ağzı köpüklü atlar

Demem.
Öyle ki
Sesim kaçar demek istesem.
Demem o ki
Ne zaman geçsem
Sarı ışıklı fabrikanın önünden
Hep güzel şeyler düşünürüm