5 Ağustos 2016 Cuma

Kafiyenin Ölümü


Boktan zamanlardan geçiyorduk
Hep beraber geçiyorduk
Bir şeyi unutuyorduk
Çoktan unuttuğumuz bir şeyi hatırlıyorduk
Yanlışınız var
Siz anımsıyordunuz beyler
Ben hatırlıyordum
Bir keresinde demiştin ki
Neyse bunun bir önemi yok
Artık sustuğun zamanlar
Çünkü
Cevapsız sorular değil
Cevapsız anlamlar var şimdi
Bir şeyi unutuyorduk beyler
Neydi o?
Ah, evet kafiye
Kafiye bu ülkede
Az bulunur bir sermayedir
Aşklar yatırırsın
Düşler kaybedersin
Kafiyenin bu ülkede yasaklanması
Gerektir
Çünkü faiz haramdır beyler
Ve her kafiye
Bir sonrakini doğurur
Sebepli sebepsiz
Kafiye yasaklanmalı beyler
Çünkü bir keresinde demiştin ki
Ne dediğininin ne önemi var
Bütün susmaları sıralamışken
Alt alta
Ya da üst üste
Çünkü kafiye kolaydır kimilerince
İnsan her şeyi yazar sevince
Ağaçlar soyunur bahar gelince
Gökten üç elma düşer murada erince
Ama sen bir keresinde demiştin ki
Demiş miydin gerçekten
Yoksa benim düşlerimden biri
Bir gece çıkıp konmuş muydu
Sol omzuma
Günahlarıma eş değer
Bir doğru mu çizmiştin
Bir sonsuzdan diğer sonsuza
Şimdi bize güzel bir kafiye yeter
Ama kafiye yasaklanmalı beyler
Çünkü kafiye iyi şeyleri hatırlatır
Öyleyse bize yakışan kafiyeli bir son
Ya da tam şimdi bir aliterasyon
Değil
İklimler değişir eylül gelir
Lekelenir gökyüzü yağmur gelir
Kelimeler susar söz gelir
Eskir sevgin yenisi gelir
Cevaptan önce soru gelir
İlla ki bir şey gelir
Denizden önce nehir
Eylülden önce ağustos gelir
Ama bize bir kafiye gerekir
Beyler
Çünkü bir keresinde denmişti ki
Sevdadan önce göç gelir
Göçten önce yas gelir
Ölülerinizi gömün beyler
Çünkü ölüler sizi takip edebilir
Bir keresinde demiştim ki
Her aşkın menziline
Her savaşın gücüne
Bir barometre gerekir
Çünkü sürtünmenin hızını
Çünkü çarpışmanın ateşini...
Demiştim ki
"Bırakalım beyler bu atom fiziğini"
Şimdi bize bir kafiye lütfen
Azıcık günahına girilmiş
Çokça günahı alınmış
Tam uyaklı aşklara
Tam uyacakken
Tam uyuyacakken
Adamakıllı yataklarda
Birden unutuluvermiş
Bir şey unutulmuştu değil mi beyler?
Kafiye bir yazın her şeyidir
Yaz siz bir kafiye bulun diyedir
Az gelişmiş ülkelerde
Ve adını söyleyemediğimiz garip yerlerde
Hem biz kafiye de diyemeyiz pek
Bazen uyak deriz
Her şey birbirine uyar
Bir fermuarı kapatır gibi

Beyler
Ben sizi güzel bir şiirdeki
Kafiye gibi sevmiştim
Hem sen de bir keresinde demiştin ki
Sahi, ne demiştin?

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Sarı Işıklı Fabrika

Her gece yoluma çıkan
Sarı ışıklı fabrika
Başka bir dünyadan gelip
Tam da oraya konmuşçasına
Varolmayan ülkenin
Gece güneşini getiriyorsun bana

Sarı ışıklı fabrika
Sana baktıkça içimde
Atlar koşmaya başlar
İçime yetişemem
Dışımda
Kurmaktan bıktığım hayaller
Kurar gibi bir saati
Ömrümü adım adım dişler

Sarı ışıklı fabrika
Seni hatırlatır
Bembeyaz teninin üzerinde
Bir yıldız haritası olan
İrili ufaklı benlerin
Sarı ışıklı fabrikanın ışıkları gibi
Karartır gezegenimi
Çünkü sarı ışıklı fabrika
Geceleri ortaya çıkar yalnızca
Yıldız haritası
İçimdeki bakış
Tavukkarası

Senden umudum var çocuk
Sarı ışıklı fabrikaya gitmeyeceğim
Merdivenlerini çıkmayacağım
-O geniş metal kapının üzerindeki
Demeyeceğim
-Ya o iki kule arasındaki dar geçit
Çünkü senin sarı ışıklı saçların var
Çünkü sarı ışıklı

Sensiz bir dünya nasıl olurdu
Bilemem
Geceler olmazdı
Gündüzün sıcağında kaybolurdum
Güneşin  sarı ışıkları alırdı gözümü
Alınterimde boğulurdum
Enseme binerdi şeytanlar
Karabasanlar içimde
Kavurucu bir iklim
Sen olmasan
Son savaşımı da kaybederdim
Çünkü her insan savaşmaktır biraz
Yok değil
Sen olmasan barışmak olmazdı biraz
Oysa bize güzel bir bahar akşamı
Yok değil
Ağaçları kökünden söken bir fırtına
Çünkü her ağaç bağlanmaktır biraz
Sen olmasan sarı ışıklı fabrika
Gençliğimin kuraklığına uyanırdım

Sarı ışıklı fabrikada
Atlarım dinlenir
Terleri silinir orada
Yeleleri örülür
Çünkü iyileştirir sarı ışıklı fabrika
Diyorum ki
Sarı ışıklı fabrikaya
Hiç gitmesem
Hiç görmesem onu
Diyorum ki
Benim mevsimim sensin
Beni açtıran
Beni solduran
Kurutan ve yeniden dirilten
Sarı ışıklı saçların
Beni ömrüme bağlayan
Bundan başka her şey
Yalnızca dörtnala koşan
Ağzı köpüklü atlar

Demem.
Öyle ki
Sesim kaçar demek istesem.
Demem o ki
Ne zaman geçsem
Sarı ışıklı fabrikanın önünden
Hep güzel şeyler düşünürüm

14 Nisan 2016 Perşembe

İtiraf

Özlüyorum
Yitirip yitirip yeniden bulduğum
Bir ara sokaktın sen
Sonu denize varan
Denize varan o sokağın
Çıkmaz olduğunu anlamak
Yani aşk
Öyle elimden kayıp düşen
Bir kara kuşak
Şimdi gökyüzü bir şeyler anlatır
Dönüp duran başımın üstünde
Sonra ağaçlar bir şeyler fısıldar
Ansızın yolumun üstüne çıkan
Keşke her şey sussa dediğim anlar başlar
Her şey sussa ve sen konuşsan
O anlamsız sözleri arka arkaya sıralasan
Ne diyorum biliyor musun
Çok özledim
İçimde bir sızısın desem
Gerçekten bilebilir misin
Aklıma geldikçe sen
Etimden bir parça kopardıklarını
Saçlarımı teker teker yolduklarını
Öyle mutsuzum ki
İnsanlar beni siyah beyaz görür oldular
Ve ben bir fransız filminin
En dokunaklı sahnesi olmakla
Övünür oldum
Kendimi avutuyorum yeni heyecanlarla
Ne dediğimi iyi biliyorsun aslında
Fırından yeni çıkmış ekmek kokusu işte
Klişelerden medet umuyorum böyle
Böyle geçiyor bir yaranın acısı
İşte o ekmek kokusunu
Yarama basıyorum
Doyuyorum acıkmalara
Şimdi sen yanımda olsan ne şiir yazardım
Ne heyecan arardım
Başımı göğsüne yaslar
Hep olacak olanı düşlerdim
Uzanıp öperdim dudaklarından
İzinsizce bir bahçeye girip
Dalından koparılmış bir elma gibi dişlerdim
En olmadık şeyler için
Seni suçlardım
Bilirdim ki biz yeneriz
Bütün haksızlıkları
En çok da kendimize yaptığımız
Acın geçmiyor
Seni ne kadar tebrik etsem az
Ne kadar öpsem
Seni sevdim ama mutlu olmanı isteyecek kadar değil
Desem
Belki sen de mutlu olmasan
Acım azalır sanıyorum

29 Mart 2016 Salı

Başka İlde Aşk

Neresinden tutsam elimde kalır
Elinden tutsam ciğerim kalbur
Başka bir gezegende
Belki bir devrim şarkısı da aşk
Merak ederim
Sizin gezegende kask var mı kask?
Tehlikeli bölgelere
Baretsiz girmek de mi yasak?
Sizin gezegende aşk
Belki devrim şarkısı olur
Bizim gezegende
Vallahi aşk yoktur
Sevmeyiz birbirimizi
Ayazımız çoktur
Bu yüzden biz küresel olarak ısınalım dedik
Üstelik
Kutuplardaki baskı ekvatora
Yapmasa şişkinlik
Sevenler kavuşur sandık
Bir de kutup ayıları üşümesin artık